30 Kasım 2021 Salı

BİREYSELDEN TOPLUMSALA, PSİKOLOJİK DÖNGÜNÜN YANSIMALARI

İnsanız, doğal olarak yoğun yaşıyor, çalışıyor sonrasında da yorgun düşebiliyoruz. Sosyalliğin getirdiği zorunluluklardan dolayı, gerek ailesel, gerekse ikili ve toplumsal ilişkilerimiz de ara ara düşünmeksizin özensiz ve seçicilikten ari konuşmaya odaklanabiliyoruz. 

Bu şekildeki konuşma isteminde ise muhakeme özelliğini etkisiz kılarak, bunun yansımasında da ifadesel tanım ve nitelemelerimiz de, ilkesel bir amaç ve tanım birliğinin eksikliğiyle sorunlu bir iletişim tarzında ısrarcı olarak kendimizi bir tür manasızlığa mahkûm edebiliyoruz.
İletişim kanallarının fonksiyonelliğinin ve alternatiflerinin olması, bireysel ölçekli sanal ve gerçeklik arasındaki yanılsamalar ve ikilemler, sosyal medya çeşitliliğinde ifade serbestiliğiyle gelen ve fakat fiziki görsel ve işitsel iletişim yoksunluğunda kişiliğin karakteristik özelliklerine bağlı olarak, baskın dürtüsel özellikteki davranış şekillerini ortaya çıkarabiliyor olması fazlasıyla düşündürücü boyutta ciddi bir psikolojik durumu ortaya çıkarır. 
 
Kişiliğin, karakter oluşumu aşamasında muhtemel yaşanmış zaaflar, travmatik gerçekleşmeler, insansı bir doğaya sahip olmamız sebebiyle farklı türde davranış şekillerini tetikleyerek mevcut kişiliğimizin tam zıttı bir konuma evirtebilir. 

İnsansı potansiyelimizle olduğumuz gibi görünmeye odaklı olsak da, bu gibi olasıya zıt durumlarda görünen gibi olmak hali, istenç dışı gerçekleşmelere sahne olabilir. 

Sofistike davranış gerçekleşmelerimiz de toplumsala duyarlı, bireysel tercihlerin görmezden gelindiği bir üslup tarzı benimsenir. Garip olan, kişinin kendisini, kendiliğinden farklılaştırıyor olmasıdır. Kişi hiç olmadığı kadar farklı türdeki davranış modellerini, kişisele bağlayıp modelleyerek, farkında olmaksızın, modeller arasında görece kararsızlığa düşerek ikilemler yaşayıp çevresine de bu manasızlığı yansıtabilmektedir. 

Dil iletişisi de, sosyal etkileşim gibi, kişisel tarzın üsluba dayalı yansıması şeklinde anlam kazanma aşamasını ortaya koyar. Bu gelişim ve değişimin, psikolojik olarak ruh doygunluğunun bireyin iç huzur ve dinginliğin formelden ziyade, ruhsal bir karşılık bulup bulamamasıyla anlam kazanabilir. 

Aksi taktirde söylemler, ifadesel olarak kışkırtıcı ve suçlayıcı bir işleve sahip olursa, karşılık olarak doğacak tepkinin derecesi, o ifadeye maruz kalacak olan bireylerin iç huzur ve dinginliğinin aşamasına bağlı olarak şekillenecektir.